16 Ekim 2009 Cuma

Makarna Salatası



Soframızda salata olarak makarna salatasını tercih ettim. Benim için hazırlaması oldukça kolay oldu. Tarifi Seçil'den almıştım, onun tarifini ekliyorum parantez içindekiler benim yorumum


Makarna Salatası
Malzemeler
  • Yarım paketten biraz eksik makarna (ben kısa kalem kullandım, düdük makarnası da bu salata için çok uygun oluyor)
  • 1 kavanoz garnitür (1 havuç ve 1 çay bardağı bezelyeyi kendim haşladım)
  • 1 kutu mısır konservesi (unuttuğumuz için kullanamadım)
  • 1 iri kırmızı dolmalık biber (minik doğranacak ama ben bir daha yaptığımda bunu eklemeyeceğim)
  • 1 salatalık (minik doğrayın)
  • Yarım demet dereotu (ince kıyılmış, ben eklemedim)
  • 5-6 kornişon turşu (minik doğrayın)
  • 7 dolu yemek kaşığı koyu kıvamlı yoğurt (hazır yoğurt kullandım ve yarım saat kadar süzdürdüm)
  • tuz, 3 yemek kaşığı zeytinyağı

Hazırlanması

  1. Makarnaları tuz ve sıvıyağ kattığınız kaynar suda 7 dakika orta ateşte haşlayın.
  2. Haşlanan makarnaları soğuk sudan geçirin.(makarnayı süzdürdükten sonra yapışmaması için 1-2 kaşık zeytinyağı ile karıştırdım)
  3. Diğer tüm malzeleri de ilave edip karıştırın.
  4. Servis zamanına kadar buzdolabında bekletin(tüm malzemeyi servisten kısa bir süre önce karıştırdığımdan çok bekletmeden servis yaptım).
Not: Dilerseniz 1-2 kaşık mayonez de ilave edebilirisiniz.

15 Ekim 2009 Perşembe

GAP GÖRME ENGELLİLER İ.Ö.O YARDIM ETKİNLİĞİ

Sevgili Evcimen güzel bir etkinlik başlatmış. Gaziantep Görme Engelliler İlköğretim okulu öğrencilerine yardım amaçlı örgü örüyorlarmış. Benden de bu duyuruyu iletmemi rica etti. Bu yardım etkinliğini gönülden destekliyorum ve sizlerin de yardımlarınızı rica ediyorum.

Yardım için sadece çocukların kışın kullanabileceği örgüler bekleniyor, kesinlikle para yardımı beklemiyorlar. Ama ben örgü öremem derseniz yerine hazır giyim ürünleri veya kırtasiye malzemesi ile de yardımda bulunabilirsiniz.

Detaylar için burayı ve burayı tıklayınız.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Blogcu kızlar toplandık



Şu blog alemi nelere kadir. Yorumlar ve mailleşmeler bazılarımızı gerçek hayatta da tanışmaya götürüyor. Rabia ile yıllardır süren dostluğumuzu genişletip 4 blogcu bir araya geldik cumartesi günü bizim evde. Hepinizin tanıdığı Yeşil Kivi'den Seçil ve Şehri Bursa'dan Çiğdem ile de tanışma imkanı bulmuş oldum. Hem de Çiğdem blogu gibi kendisi de Şehri Bursa'dan taa Gaziantep'e gelmişken yaptık bu toplantımızı.

Hazırlıklar sırasında ve misafir ağırlama kısmında Erdem'e bakma konusunda Eşimin, kayınvalidemin ve annemin çok büyük katkıları oldu. Ayrıca dolma ve sarmayı babam ve annemle birlikte bir gece önceden yaptık. Çiğdem ben misafirim dememiş ve o da Rabia ile birlikte akşam bize getirmeye çok şık ve lezzetli bir ikram hazırlamıştı (Erdem'in masadaki tek favorisi oldu).

Rabia'nın oğlu ve annesi, Seçil'in kızı, benim oğlum ve annem.. Ayrıca güzel muhabbetler, evimizde güzel bir 3 saat geçirdik. Ben çok keyif aldım. Hem tanıştığıma hem gelip misafirim olduklarına çok memnun oldum.

Menümde her zamanki gibi az ama öz şeyler vardı :) Aslında yapmak istediğim başka şeyler de vardı ama çıkan aksaklıklar yüzünden kısmet olmadı.


Sofranın jönü Zeytinyağlı kuru patlıcan ve biber dolması - yaprak sarma


Tarifini Seçil'den aldığım Makarna Salatası


Portakal ağacından aldığım ve yıllardır yaptığım lezzet: Kol Böreği


Vazgeçilmezim: Limonlu cheesecake


Çiğdem ve Rabia'nın getirdiği Kremalı Külahlar (Kreması Rabia'nın dut kremalı kekinin kremasından, harika bir krema oluyor.)


Ve annemlerin bir önceki hafta halamlarla birlikte yaptıkları cevizli-bademli sucuklar. Aslında ben de gidip bol fotoğraf çekip, yapım aşamaları ile birlikte buraya yazmak istiyordum ama gidemedim. Fotoğraf çeken akrabalarımızdan alabilirsem, yapım aşamalarını da öğrendikten sonra burada size bahsedeceğim inşallah.

Bir de bir not düşmek istiyorum: Zeytinyağlı kuru dolma benden beklenen bir tarif ama tarifi şimdi vermeyeceğim, çünkü içini babam hazırladı, bir dahaki sefere ben hazırlayıp tam ölçülerle yazmak istiyorum buraya.

Ekleme: Çiğdem'in Bursa'dan getirdiği, Bursa hatırası hediyeleri ve lezzetli Türk kahvesini yazmasam olmazdı. Tekrar teşekkür ediyorum.

1 Ekim 2009 Perşembe

Havuç Pasta


Detaylar için üzerini tıklayın

Bayram geçeli baya oldu, benim sayfanın yüzü aynı kaldı. Aslında değişik bir tarif olmadığı için bunu yayımlamayacaktım ama yeni birşeyler deneyemiyorum ve daha uzun süre sayfa aynı kalmasın diye ve tabii ki belki birilerine fikir olur diye eklemek istedim.

Pastayı yengem, yeğenim için doğum gününde yaptı. Doğum günü ayrıntıları burada. Havuç sadece pastanın görüntüsünde var. Pandispanya olarak klasik yağsız-yoğurtsuz pandispanya, krema olarakta kremşanti. Renklendirmek için sarı ve kırmızı gıda boyası. Ara katlara böğürtlen ve şeftali. (Buraya Müge'nin yoğurtlu pandispanyasını denedikten sonra artık hiç bir pandispanyayı beğenmediğimi not düşmek isterim.)

Şekil için yapılanlar:

Dikdörtgen fırın tepsisinde pandispanya pişirilir. Pandispanya uzun kenarından kesilip iki küçük dikdörtgen elde edilir. 1. dikdörtgen bıçakla traşlanarak havuç şekli verilir. Diğer katın üzerine konup aynı şekilde traşlanır. Yandan çıkan artık pandispanyalar ise tepede yaprak olarak kullanılır.

Süsleme:

Sarı ve kırmızı gıda boyası ile turuncu kremşanti elde edilip pasta kaplanır, bir çatalın ucu ile düzensiz kesik kesik kıvrımlar çizilir (çok bastırmadan). Pastanın üzerine kakao veya hindistan cevizi ara ara ve az az serpiştirilerek havuç etkisi artırılır.

Yaprak olacak parçalar alt kısım kaplandıktan sonra üzerine pandispanyalar yerleştirilip sarı ve mavi renk katılarak yeşil renkli yapılan krem şanti ile kaplanır. Dilerseniz yeşi tonlu fosfor serpip hareket verebilirsiniz.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Gaziantep’de Ramazan Bayramı

Ramazan başladı, nasıl geçecek sıcaklarda bu ay derken ramazanın bitmesine ve bayrama sayılı günler kaldı. Büyüklerimiz sayılı gün çabuk geçer diye boşuna dememişler.

Bayramın yaklaşmasıyla ve tabi yaz sonu, kışa hazırlık zamanı olması dolayısıyla ramazanın şu son günleri Gaziantep’de yoğun geçiyor. Biraz bu bayram hazırlıklarından ve bayramda neler yapılır ondan söz etmek istedim.

Bu sene yaz sonuna geldiği için tabi kış hazırlıkları olan salça, kuruluk (kuru dolma için patlıcan, biber ve kabak) hazırlıkları çoğu evde başladı. Bir çok evin balkonunda/damında bu yiyeceklerin güneşlendiğini görmek mümkün ama tabi bu başka bir yazının konusu.

Bayram için ramazanın son haftası Gaziantep’ de çok yoğun geçer. Bayram için evler temizlenir. Bayram yemeği olan Yuvalama için kadınlar bir araya gelip yuvalama yuvalarlar. Bayramda misafire ikram edilecek köylü kahkesi, kereviç, kurabiyeler pişirilir. Baklava ikram edilecekse eğer baklavacıya sipariş edilir (Gaziantep’de evde yapılan baklavaya pek itibar edilmez, o yüzden evde baklava yapılmaz). Burma kadayıf veya sütlü ile zerde de hazırlanan tatlılar arasındadır.

Yuvalama yemeği için önceden hazırlanan köfteler çok az haşlanıp derin dondurucularda saklanır, bayram günü pişirilen etle nohutun içine katılıp yoğurdu çalınır. Her evde muhakkak yuvalama piştiği için ve tabi eskiden böyle hazır yoğurtlar pek olmadığı için ben çocukken bayram öncesi yoğurt bulmakta zorlanıldığını hatırlıyorum. Şimdi tabi artık yoğurt bulmak çok kolay. Sabah namazdan gelen evin erkeği ile tüm ev halkı bayramlaşır ve sabah kahvaltısında hep birlikte yuvalama yemeği yenir. Gerçi son yıllarda artık aileler önce kahvaltı yapıp öğle veya akşam yemeğinde yuvalama yemeyi tercih eder oldu.











Misafir geldiğinde ise önce tabii ki kolonya-çikolata daha sonra yapılan kurabiyeler, kahkeler, tatlılar misafire ikram edilir.

Geçebilecek bir diyalog şöyle olabilir (Antep ağzı kullanmıyorum yazarken)

% Yenge sizin de burma kadayıf çok güzel oluyor, ellerinize sağlık
* Afiyet olsun, de hadi şu kurabiyeden, kereviçten de ye
% Yok yenge sağol oruçtan çıktık bozmayalım mideyi, yeter bu kadar
* De hadi ye bişey olmaz, mabalı boynuna ha

Antep ağzı ile yazılmış olası diğer sohbetler için tık

Gençler mutlaka bayramda dolaşır, büyüklerin evlerini ziyaret edip ellerini öper. Büyükler çocuklara harçlık verir. Akrabalık canlı tutulmaya çalışılır.

Daha ayrıntılı bilgiler için bunlara da bakabilirsiniz:
Antep'de bayramda yapılan tatlılar ve hamurişleri
Yuvalama
Kereviç
Gureybe

10 Eylül 2009 Perşembe

Rabia'da İftar Yemeği



Rabia beni ve birkaç arkadaşımızı dün akşam evine iftar yemeğine konuk etti. Siz zaten Rabia'nın ne kadar maharetli olduğunu blogundan hatırlıyorsunuzdur, ben de bizzat şahit oluyorum evine her gittiğimde. Yemekleri baya kalabalık misafiri ağırlayacak çeşitte ve güzellikteydi. Ancak bazıları fotoğrafsız kaldı. İslim kebabını bile Rabia daha sonra kalanlardan çekip gönderdi.

Ben her ne kadar oğlum sayesinde masadan 10.000 kere kalkmışta olsam, yemeğin ortasında gidip onu uyuttuktan sonra kaldığım yerden devam edecekken iştahımı kaçmış vaziyette de bulmuş olsam hem sofradan hem pastadan hem de tabii ki sohbetten çok zevk aldım. Bir kez daha buradan ellerine sağlık demek istiyorum arkadaşıma.

Menü şu şekildeydi:

İftariyelikler


Domates çorbası
Peynirli-sosisli milföy böreği
Peynirli börek


Zeytinyağlı taze fasulye (Müge'nin tarifi ile ben yaptım)


Çentik kebabı
Çoban salata
Yoğurlu semizotu


İslim kebabı
Pirinç pilavı


Ve tatlı olarak bana uzun bir süre önce söz verdiği
Dut kremalı kek

27 Ağustos 2009 Perşembe

Mikrodalgada Brownie



Hala bu tarifi denemeyen var mı? Eğer denemediyseniz mutlaka denemelisiniz. Hem çok kolay ve çabuk hazırlanıyor hem çok lezzetli. Aslında bildiğimiz ıslak kek ama o kadar güzel ki. Misafiriniz geldikten sonra veya gelmezden kısa bir süre önce şipşak çırpıp 7 dk. microdalgada pişiriyorsunuz. Sonra dilimleyip sosunu döküyorsunuz. Ben iftardan sonra bir çırpıda yapıp ılıkken 1 top Maraş dondurması ile bir dilimi yiyiverdim. Eğer geri kalanını oğlumun kreşine göndermeyecek olsaydım devam edebilirdim. O günden beri yenisini yapmak için fırsat kolluyorum.

Bu kadar övgüye artık denemezseniz olmaz sanırım :) Tarif Devletşah'tan. Orjinal tarifi buraya alıyorum, benim yaptığım değişiklikler en altta notlar kısmında.

Microdalga Brownie
Malzemeler
Hazırlanışı
  1. Yumurta ve şeker iyice çırpılır.
  2. Yağ ilave edilir.
  3. Süt eklenir.
  4. Kakao ve vanilya katılıp, çırpılır.
  5. Kakaolu karışımdan 2 su bardağı bir kenara ayrılır.
  6. Kalan karışıma un ve kabartma tozu karıştırılır.
  7. Yağlanan kalıba hamur konulur.
  8. Mikrodalga fırında 650 watt’ta 7 dakikada brownie pişirilir.
  9. Kek sıcakken kesilip ayrılan kakaolu karışım üzerine dökülür.
Notlar:
  1. Ben çiğ yumurta kullanmak istemediğimden yumurta,un ve kabartma tozu hariç diğer tüm malzemeleri mikserle çırpıp 1.5 su bardağı sos ayırdım.
  2. Sonra üzerine 2 yumurta kırıp çırptım.
  3. En son un ve kabartma tozunu katıp karıştırdım küçük kare borcamda (sanırım 20X20) 600 watt da 7 dk. pişirdim.
  4. 9 dilim çıktı.

25 Ağustos 2009 Salı

İftar Menüsü ve Kağıt Kebabı



Geçtiğimiz cuma Ramazan ayının başlangıcı olunca ilk günler haftasonuna denk geldi. Ben de uzun süredir evime yemeğe misafir alamadığımdan ve sadece hafta sonları için fırsatım olduğundan ilk fırsatı kaçırmadan misafir ağırladım. Gerçi yabancı değil, annem-babam ve abilerimdi ilk misafirler.

Yemek olarak hem lezzetli hem kolay hem de değişik birşeyler yapmak istedim. Bir kaç menü seçeneğinden sonra ana yemekte Kağıt kebabına karar kıldım. Etleri doğramak dışında beni hiç zorlamadı. Lezzeti de güzeldi. Önümüzdeki haftasonu eşimin anne-babası, kardeşleri ve teyzesini alacağız yemeğe, aynı yemeği onlara da yapabilirim.

Kolay bir menüydü benim için, fikir olsun diye yazıyorum:
Mercimek çorbası
Baklava yufkası ile peynirli börek (maalesef peynirini ayarlayamadım ve çok az oldu)
Kağıt kebabı
Pirinç pilavı
Cacık

Tatlı yapmamı istemediler. Yemekten sonra bol bol çay ve meyan şerbeti içtik. Sonra bol sulu yaz meyveleri ile akşamı tamamladık.

Tarife geçmeden önce tüm İslam aleminin Ramazan ayını kutlarım.

Kağıt Kebabı

Malzemeler (6-8 kişilik)
  • 1 kg. parça et (koyun veya dana)
  • 2 adet patates
  • 1 su bardağı bezelye
  • 1 büyük soğan
  • 2 adet yeşil biber
  • 1 yemek kaşığı salça
  • 1 tatlı kaşığı kekik
  • tuz, karabiber, sıvıyağ, su
  • Pişirme kağıdı
Hazırlanması:
  • Eti saç kavurmalık gibi minik minik -tavla zarı büyüklüğünde- doğrayın
  • Biraz sıvıyağ ile tencerede karıştırarak kavurmaya başlayın
  • Etler suyunu salınca altını kısıp suyunu çekene kadar tencerenin kapağı kapalı şekilde pişirin
  • Soğan ve biberleri küp küp doğrayın. Suyunu çekmiş olan etlerin üzerine ekleyip soğanlar solana kadar kavurun
  • Üzerine salçayı ekleyip karıştırarak bir süre de onu kavurun
  • Kekiğini atıp karıştın
  • Üzerine 1 su bardağı su ekleyip karıştırın ve ağzını kapatın. Kaynamaya başlayınca kısık ateşte etler yumuşayana kadar pişirin (benim etleri ilk kavurmaya başlamamla etlerin pişmesi arası yaklaşık 2 saat sürdü, ama siz etlerin yumuşamasına göre kontrollü pişirin)
  • Etiniz pişerken suyunu kontrol etmeyi unutmayın, tamamen susuz olmayacak dibinde biraz suyu olacak. Gerekirse sıcak su ekleyin
  • Etler piştiği sırada patatesleri soyup tavla zarı büyüklüğünde küp küp doğrayın. Üzerine su ekleyip hafif diri kalacak şekilde haşlayın
  • Bezelyeyi de ayrı bir yerde hafif diri kalacak şekilde haşlayın
  • Pişirme kağıdının eni 37 cm. geliyordu boyu 25 cm. olacak şekilde işaretleyip 8 parça kestim -büyük porsiyon isterseniz 6 parça kesin- (Ben pişirme kağıdı olarak markette satılan ruloları tercih ettim.)
  • Pişen etlerin üzerine patates ve bezelyeyi, tuzunu ve karabiberini ekleyip karıştırın
  • Hazırladığınız pişirme kağıdının fırça ile çok az yağlayın. Ortasına 1-2 tahta kaşığı karışımdan koyun ve fotoğraftaki gibi önce uzun kenarları üst üste gelecek şekilde ortaya katlatın. Sonra yanları küçük küçük kıvırarak fırın tepsisine dizin.
  • 180-190 derece fırında 20 dk. pişirin

7 Ağustos 2009 Cuma

Benden..



Nisan ayında diktiğim biber tohumları ilk meyvesini vermeye başladı. Darısı daha fazla acı süs biberlerine olsun..

Bir süredir tarif ekleyemiyorum, bir süre daha ekleyemeyeceğim. Gelecek hafta sonundan itibaren ekleyebilmeyi ümit ediyorum.

Not: Biberlerimin arka planındaki minik saksı süsü sevgili Banu'dan hediye. Beni çok mutlu etti..

23 Temmuz 2009 Perşembe

Paris Güzeli ve Fındıklı Ay Kurabiye



Misafirler için kurabiye yapmam gerekince değişik, biraz havalı, güvenilir bir tarif aradım. Güvenilir kurabiye tarifi diyince aklıma ilk gelen adreslerden biri de Ufuk'un blogu oldu. Bir çok kurabiye tarifi arasından gözüme bu tarifi kestirdim. Hem yapması kolay, hem kaliteli pastane kurabiyesi görünümünde. İçinde ve dışında ceviz olduğu için de lezzetli.

Aslında çok değişik bir tadı yok, klasik tatta ama güzel bir kurabiye. Ağızda dağılan cinsten.

Ufuk'un tarifini aynen aktarıyorum, daha fazla kurabiye için Kurabiyeler arşivine göz atabilirsiniz.

Paris Güzeli



Malzemeler
  • 3 adet yumurtanın sarısı,
  • 1 su bardağı pudra şekeri,
  • 1 paket oda sıcaklığında tereyağı,
  • 1 paket kabartma tozu,
  • 1 su bardağı kadar dövülmüş ceviz
  • Yeteri kadar yarım ceviz içi.
  • Aldığı kadar un.
  • Yumurta akı (üstüne)
Hazırlanışı
  • Tereyağı ile pudra şekerini iyice karıştırın. Sırasıyla yumurtaları, kabartma tozunu ve azar azar unu ekleyin. Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ettiğinizde cevizleride katı.
  • Bir cevizden daha ufak parçalar kopardığınız hamuru yuvarlayın ve yağlı kağıt serili fırın tepsisine biraz aralıklı olarak yerleştirin.
  • herbir kurabiyeyi yumurta akına batırın ve üstüne yarım cevizi yerleştirin.
  • Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında fazla kızarmadan pişirin.

Not: Aslında yeteri kadar kızardığında dokunduğum zaman hala yumuşak geldiği için biraz fazla tuttum fırında. Ama hiç gerek yokmuş çünkü soğuyunca yumuşaklık gidiyor. O yüzden benim kurabiyelerim bir ton daha koyu oldu.

Fındıklı Ay Kurabiye



Denediğim ikinci kurabiye ise daha önce tarifini verdiğim Fındıklı-Tarçınlı Minik Kurabiye den uyarladım. Bu tarifle Mine'nin Vanilyalı Ay tarifini karıştırdım diyebiliriz. İçine Paris Güzelinden kalan yumurta beyazının yarısını koydum, üzerine de sadece puda şekeri döktüm. Bu kurabiyenin de şekli bana çok güzel geldi. Tadı içinde fındık olduğu için çok lezzetli zaten, ama şekerini tam ayarlayamamışım ben sadece. Kurabiyeleri kayınvalideme göndermek üzere paketledikten sonra çekebildim.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Nohut pibazı



Pibaz, Antep ağzında piyaza verilen isim.

Gaziantep'de en çok tüketilen bakliyat hangisidir diye sorsalar şüphesiz verilecek cevap nohutdur. Nohut, Gaziantep'de dürümcülerde pide içine dürüm edilerek satılıyor. Öğle yemeğini dışarda yiyenler için sevilen bir çeşit. Bu durum biraz tuhaf görünebilir ama ilikli kemikle birlikte pişen nohutun tadı çok güzel oluyor. Ekmeğin içine nohutla birlikte genelde patates kızartması ve soğan-maydanoz ikilisi konuyor. Sade nohutun haricinde baharatlısı ve ezme şeklinde (nohutlar ezilip baharat katılıyor) çeşitleri de bulunuyor. Antep'e özgü bir çeşit falafel diyelim. Bir farkı, nohut sonradan kızartılmıyor.

Geçenlerde kayınvalidemlerde bir öğlen yemeğinde hazırladık bu pibazı. İlikli kemikle pişirdiği için nohut çok lezzetliydi. Biz de pide ekmeğin* içine dürüm yaparak yedik.
Nohut pibazı
Malzemeler
  • 1 büyük çorba kasesi haşlanmış nohut (tercihan ilikli kemikle birlikte pişirilmiş)
  • 1 demek maydanoz
  • 1 büyük soğan
  • 1 orta boy domates
  • 1 adet kırmızı biber
  • tuz, kuru sumak**, limon suyu(limon suyunu sumağın ekşisine göre ayarlayın)
Hazırlanması
  • Soğanı halka halka doğrayın
  • Maydanoz, domates ve biberi küçük küçük doğrayın
  • Geniş bir kapta doğradığınız malzemeleri ve nohutu alın.
  • Tuzunu ve kuru sumağı ve limon suyunu ekleyip hepsini karıştırın
* Gaziantepde pide dürüm yapılabilir incelikte oluyor, lavaş ekmeğin biraz kalını diyebiliriz.
** Kuru sumak, sumağın kurutulup pul biber gibi öğütülmesi ile elde ediliyor. Aktarlarda bulunuyor. Eğer sumağın ekşisi yeterliyse limon kullanmanıza gerek kalmayabilir. Sumağınız yoksa renk yerine sadece limon suyu kullanabilirsiniz. O zaman renk vermek için pul biber kullanmanızı tavsiye ederim.

3 Temmuz 2009 Cuma

Antep Peyniri



Antep peyniri, Gaziantep'de yapılıp tüketilen yöresel bir peynirdir. Görüntü olarak topak şeklindedir. Kaşar peyniri gibi dilimlenip yemeye müsait bir yapısı vardır. Ancak peynir daha çok ilkbaharda hazırlanıp yaz ve kış için tüketilmek üzere fazla miktarlarda muhafaza edilebilmesi için salamura suda saklanır.Bol tuzlu suda saklanan peynir oldukça sertleşir ve tuzlu olur. Bunun için yemeden önce suda bekletilmesi gerekir.

Keçi, koyun ve inek sütünden yapılabilir.

Saklanması:

Piştikten sonra hiç bir işlem görmemiş tuzsuz haldeki Antep peyniri dilenirse buzlukta saklanabilir. Yeneceği kadarı çıkarılıp çözdürülerek tüketilir.

Salamura yapmak için öncelikle peynir yıkanır, büyük bir kaba yayılıp üzerini örtecek kadar bol kaya tuzu dökülür. Bu tuzda bir kaç gün kalır, bu sırada sulanır. Bu aşamadan sonra 2 şekilde saklanabilir:

1. Kuru tuz yöntemi: Tuzlu peynirin saklanacağı kapaklı bir kap (plastik yağ kapları bu iş için çok iyi oluyor) alınır. Peynir bu kaba bir sıra peynir bir sıra kaya tuzu olacak şekilde katman katman dizilir. Burada önemli olan bol miktarda tuz ile kaplamak, peynirin üzerine 2 gündür bekleyen tuzla birlikte fazladan tuz da kullanılması gerekiyor. Peynirin tuzda beklerken oluşan suyu da peynirin üzerine boşaltılır. Ayrıca su ilave edilmez. Serin bir yerde uzun süre saklanabilir. Bu şekilde peynir çok fazla sertleşiyor, yumuşaması için daha uzun süre suda bekletmek gerekiyor.

2. Salamura yöntemi: 2 gün tuzda bekleyen peynir yıkanır, kaya tuzu ve su ile salamura su hazırlanır (burada kullanılan yöntem göz kararı olduğundan miktar veremiyorum ama salamura için yumurta testini kullanabilirsiniz. Çğ yumurtanın tuzlu suda yüzmesi gerek). Peynir bu suda buzdolabında saklanır.

Kullanım şekli:

Sertleşen peyniri yumuşatmak ve fazla tuzunu almak için bir süre sade suda bekletilir. Mesela 1 hafta içinde tüketilecek miktarda peynir buzdolabında su dolu bir kapta bektilir, yendikçe yerine tuzlu olandan takviye edilir.

Ayrıca Gaziantep'de yemeden bir süre önce sıcak suda bekletilir. Biraz sert ve tuzlu olan peynir bu şekilde hem yumuşatılmış hem de tuzu alınmış olur. Sıcak suda bekleme süresine göre kaşar peyniri gibi sünmeye başlar. Arzu edilirse microdalga fırında yine bir miktar su ile birlikte çevrilebilir.

Hellim peyniri gibi tavada kızartılabilir.

Kullanım yerleri:

Gaziantep yöresinde irmik helvasının içine tuzsuz Antep peyniri katılır. Kavrulan irmiğe şekeri ve suyu eklenip suyunu çektikten sonra ince dilimlenmiş tuzsuz Antep peyniri karıştırılıp kapak kapatılır. Helvanın sıcaklığı ile peynirler eriyip kaşar peyniri gibi sünecek hale gelir. Sıcak sıcak tüketilir. Tarif için Rabia'nın bloguna bakabilirsiniz.



Bu peynirden çok güzel börek yapılır. Tuzsuz Antep peyniri ile şekerli peynir böreği veya ister tuzlu ister tuzsuz Antep peyniri ile (sebzeli) peynir böreği yapılır. Börekler sıcak yenirse peynir yumuşak ve sünme kıvamında olduğundan daha lezzetli olur.





Antep peynirinin yapılışı:

Genel olarak, mayalanan peynir bez torbalara doldurulup süzdürülür. Bezlerde topak halde kalan peynirler kanar suda pişirilir. Ayrıntılı tarif için Lavantin'in tarifine bakabilirsiniz(peynir yapımı ile ilgili çok güzel bilgiler var).

Eğer Antep peyniri denemek istiyor veya daha önc deneme imkanı bulup sevmiş ve tedarik etmek istiyorsanız Nurşen abla ile irtibata geçebilirsiniz. Kendi çiftliklerinde ürettikleri sütlerle hijnenik koşullarda yine kendileri Antep peyniri imal ediyorlar. Ben Gaziantep ve İstanbul için gönderiyorlar diye biliyorum diğer şehirler için lütfen irtibata geçin.

Gaziantep ağzında peynirin telafuzu pendir şeklindedir. Ayrıca Eşkili Ufak Sözlükte Antep peyniri için neler yazılmış okumak isterseniz:

Antep pendiri
Antep pendirinin kullanıldığı yerler

25 Haziran 2009 Perşembe

AintabPedia - Yeni Bir Kategori


Bloguma bir süredir eklemeyi hayal ettiğim şeydi AintabPedia.

Bu blogda ağırlıklı olarak Antep yeme-içme kültürüne ait bilgiler paylaşmaya gayret ediyorum. Bu hem tarifler oluyor hem de tariflerle alakalı kısa kısa bilgiler.

Gaziantep mutfağına ve kültürüne meraklı bir çok okuyucum var, ayrıca google gibi arama motorlarında sorulan meraklı sorulara cevap olmaya çalışıyor bu blog. 3 seneyi aşkın bir süredir bu işe giriştim ve şimdi acaba daha fazla ne yapabilirim diye düşünüyorum.

Nedir AintabPedia?

İşte bu düşünce ile sadece yemek tarifleri veya yanında ettiğim bir kaç kelam değil, ansiklopedi tarzında bilgiler paylaşayım istedim.

Farklı bir blog açmak istemedim, onun yerine Aintab Sofrası'nda bir alt kategori olması daha uygun geldi bana.

Şimdi artık bu kategori altında bazı mutfak kültürümüze ait bilgileri, belki içinde geçecek Antep deyimleri veya atasözleri, belki o konu ile alakalı tarif linkleri ve reçeteleri bulacaksanız.

Çevremdeki yazılı kaynaklardan ve anne-babalarımızdan öğrendiklerimi de katıp internette Gaziantep'e ait bir bilgi birikimini sunmak amacım.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Alabalık Buğulama(Alabalığın en lezzetli hali)



Tarifin lezzetinden memnun kaldığımızdan dikkat çekmesi için özellikle başlıkta bunu belirtmek istedim.

Alabalık benim pekte tercih etmediğim bir balık. Yağsız olmasından dolayı fırına girince hiç yiyemiyorum. Eğer kızartırsak biraz yiyebiliyorum,çok severek olmasa da, ama kızartma yemek de istemiyorum. Yaza girdiğimizden dolayı balık konusunda sıkıntı yaşamaya başladık. Her balık bulunmuyor veya bazı balık fiyatları çok pahalı. Alabalık ise hem taze olarak kolayca bulunuyor hem de fiyatı daha uygun. Bu yüzden buzlukta bekleyen alabalıkların bir kısmını bu şekilde pişirdim.

Geçenlerde, daha önce Acemi Şefte gördüğüm aklımın bir köşesinde bekleyen levrek buğulama tarifini alabalığa uygulamak geldi. Eşim de merak edince işten eve döndükten sonra çok kısa bir sürede balığı fırına verdim. Sonuç çok lezzetli oldu. Eşim de ben de oğlum da severek yedik. Daha önce hiç yemediğim miktarda alabalık yedim(hala favori balığım palamut ama:) ).

Balık piştikten sonra sosun içinden çıkarıp kılcıklarını ayıkladıktan sonra balık etlerini sosun içine karıştırıp o şekilde yedik. Siz isterseniz levrekle deneyin isterseniz alabalıkla.

Tarifin orjinali burada. Orada mantar, defne yaprağı gibi değişik lezzetler de vardı. Ben olmadığı için kullanmadım.

Alabalık Buğulama
Malzemeler:
  • 2 adet alabalık
  • 4 kaşık zeytinyağı
  • Yarım kaşık salça
  • 1 kaşık un
  • 1 tane küçük soğan
  • 4-5 diş sarımsak
  • 2 tane domates
  • 1 tane sivri biber
  • Yarım limon suyu
  • Yarım çay kaşığı kekik
  • karabiber,tuz,pulbiber,su
Hazırlanması:
  • Sosu için soğanı küçük küçük doğrayıp yağda soldurun.
  • Üzerine sarımsağı, Salçayı ekleyip kısa bir süre de onları kavurun.
  • Domatesini rendeleyip veya küçük doğrayıp ekleyin, domatesler yumuşayana kadar pişirin.
  • Bir kaşık unu biraz suyun içinde ezin. Pişmekte olan sosun içine dökün. Sos koyulaşmaya başlayacak, biraz su ekleyerek sosu sulandırın ama çok sulu olmasın.
  • Sosun tuz ve baharatlarını atın, yarım limon suyunu sıkın.
  • Balığı ortadan ikiye kesip sırtı alta gelecek çekilde yağladığınız fırın tepsisine yerleştirin.
  • Balıkların üzerine sosunu dökün. Şeritler halinde kestiğiniz biberi üzerine yerleştirin
  • 180-190 derece fırında 30-40 dakika pişirin

17 Haziran 2009 Çarşamba

Ceviz Reçeli



Bu sene mutfağımı değişik lezzetlere açtım. Böylece hem tadarak merakımı gideriyorum hem de öğrenmiş oluyorum. Bunlar daha önce yemediğim şeyler olduğu için gerçeğe ne kadar ulaşıyorum tam olarak bilemiyorum ama yeni bir şeyler öğrenmek ve burada bunlara yer vermek oldukça zevkli.

Ceviz reçeli de tatmayı çok istediğim bir lezzetti. Gaziantep'de bulunabilecek bir yer var mı bilmiyorum, ben görmedim. Hatay'da çok oluyor oraya da gitmek kısmet olmadı. Ben de ozaman ben yapayım ceviz reçelini diyordum ama ham ceviz bulamıyordum. Bu sene bu dileğimi çocuklar duymuş olacaklar ki halamların bağ evinde bir aile toplantısında birkaç ufaklık evin üst katına çıkıp oraya ulaşan ceviz ağacı dallarından bir miktar ceviz koparıp etrafa atmışlar. Ben de nerelere attıklarını öğrenip dikenli çalılara ve Erdem'in ağlamalarına rağmen itina ile topladım tüm cevizleri. Hepi topu 23 adet cevizdi ama benim işimi fazlasıyla görecekti.

Eve getirdikten sonra 2 gün beklediler, yukardan toprak üzerine atıldıkları için bazı yerlerinde yara- bere vardı bekleyince o kısımlar kararmıştı. Canım biraz sıkıldı ama elime hiç geçmeyebilirdi düşüncesi ile 2 fire vererek, bazılarının yaralı yerlerini bıçakla temizleyerek 21 tane cevizimi soyup hazırladım.

1 hafta boyu heyacanla sularını değiştirdim. Kireç kaymağı için hırdavatçılardan ve boyacılardan sönmemiş kireç aradım. Meğer sönmemiş kireç inşaatlarda kullanılan bildiğimiz toz halindeki kireçmiş (top halde olanları da var ama toz olanını kullanıyoruz). Hani şu kocaman kağıt torbalarda olanlardan. Bir inşaattan az miktarda isteyebilirsiniz yani.

Reçel yapma öncesi tüm işlemler bittiğinde reçele dönüştürme kısmında kafam çok karıştı. Çünkü elimdeki bir kaç tarifte bu kısımda değişik bir kaç şey vardı. Kafam o kadar karışmış olacak ki yanlış yaptım ve önce duru suda haşlayıp yumuşatmam gereken cevizleri,acele etmemin de etkisi ile, direk şekerle birlikte kaynatmaya başladım. 1 saat dolmadan şeker reçel kıvamına gelmişti ama cevizler hala çok sertti. Orada hatırladım cevizleri önceden haşlamam gerektiğini. Şekerden aldım duru suda haşlamaya başladım.

Cevizlerim toplamda 3 saat (yarım saati düdüklüde) pişti ama tam olması gerektiği kadar yumuşak olmadılar. Ben olmadı bunlar diye üzülüğ tarifi koymamayı düşünürken daha önceden ceviz reçeli yemiş bir arkadaşım tadınca bunların gayet güzel olduğunu sadece normalinden biraz daha sert olduğunu söyledi. Ben de ozaman fotoğrafını çekip yayımlamaya karar verdim.

Ceviz reçeli için cevizlerin mayıs sonu-haziran başı toplanmış olması gerekiyor. Bir kürdan batırdığınızda içine giriyorsa yapılabilir demekmiş. Bu sene artık geçti ama gelecek sene yapmak isterseniz zamanını geçirmeyin.

Benim cevizim 21 taneydi şekeri ona göre ayarladım. Kreç kaymağını da 100 gr. kireçten hazırladım kullandığımdan daha fazlası kaldı. Ben de plastik bir şişeye koyup kaldırdım. Onunla da patlıcan veya ham incir reçeli yapmayı düşünüyorum.


Ceviz reçeli



Malzemeler:
  • 72 adet ham ceviz (mayıs sonu-haziran başı toplanmış)
  • 1 kg. toz şeker
  • su ve 4-5 karanfil

Kireç kaymağı için:
  • 500 gr. sönmemiş kireç (inşaatlarda kullanılan toz halde olanlardan)
  • 10-12 lt. su

Hazırlanması:

Kireç kaymağının hazırlanması:
Sönmemiş kireçi derin bir kaba alıp(ben çelik tencere kullandım) üzerine yavaş yavaş suyu ekleyin. Bu sırada dikkat edin çıkan dumanı solumayın.
Tüm suyu ekledikten sonra kaşıkla karıştırıp kireci suyun içinde eritin.
Bir gece bekletip kirecin suyun dibine çökmesini bekeyin.
Tencerenin dibinde kireç birikmiş üzeri ise durulmuş su olacak
Suyu bulandırmadan dikkatlice başka bir kaba aktarın. Kireci dökün. Aldığınız su kireç kaymağı.
Plastik şişelerde muhafaza edebilirsiniz. Ama üzerine not düşmeyi unutmayın!
(Yukardaki Fotoğraf kireç kaymağıdır)

Ön hazırlık:
Cevizlerin yeşil kabuğunun en üst tabakasını ince bir şekilde soyun. İki başına bıçak ile kesik atın ve üzerini geçecek kadar su doldurup beklemeye alın. (Cevizin bekleyeceği kaba boyası çıkacağından ona göre seçin)
7 gün boyunca sabah akşam suyunu değiştirin. Bu sürede cevizin acısı gidecek. 7 gün sonunda cevizi veya suyu dilinize değirerek acısı gitmiş mi diye kontrol edebilirsiniz
Acısı gitmiş cevizleri bu sefer kireç kaymağında bekletin. 5-6 saat beklemesi yeterli olacaktır.
Kireç kaymağından aldıktan sonra bol su ile 3-4 kez elinizle ovarak, iyice kireci gidene kadar yıkayın
(Yukardaki fotoğraf 7 gün suda bekletilerek acılığı gitmiş cevizlerdir)

Ocakta su kaynatın, yanınıza da bir kaba soğuk su alın, içine bir miktar limon sıkın veya limon tuzu atın.
Cevizleri kaynar suya atıp 5 dk kaynattıktan sonra kevgir ile alıp soğuk su dolu kaba aktarın.
(Bu işlemi arka arkaya 4-5 sefer suları her seferinde değiştirerek tekrarlayın)

Reçel yapımı:
  • Cevizin ön hazırlığı tamamlandı. Bu aşamadan sonra reçel haline gelmesi var.
  • Ocakta tekrar su kaynatın ve cevizleri bu suya atıp cevizler yumuşayana kadar haşlayın (Devletşah'ın tarfinde bu süre 45 dk.)
  • Arzu ederseniz cevizlerini kesik yerlerine badem,fıstık gibi şeyler yerleştirin.
  • Şekeri ayrı bir tencereye alın ve üzerini örtecek kadar su ilave edip ocağa koyun. 10-15 dk. kaynadıktan sonra cevizleri ve 4-5 karanfil ekleyin (çubuk tarçın da koyabilirsiniz).
  • Reçel kıvamına gelince (kaşığa suyundan alıp tekrar akıttığınızda son damla sünüyorsa olmuştur) yarım limon suyu sıkıp altını kapatın.

2 Haziran 2009 Salı

Lilyum çiçeği

(Fotoğrafların büyük hallerini üzerini tıklayarak görebilirsiniz)



Bugünlerde lilyumlarım açıyor. O kadar güzeller ki! Görgüsüzün oğlu olmuş hesabı benim de lilyumlarım oldu hem de ben yetiştirdim havasına fotoğraflarını çekip duruyorum. E tüm gün uzağım, çiçeklerim başka gözlere daha çok hizmet ediyor ne de olsa. Belki bahçem veya balkonum olursa böyle güzel çiçekler yetişrir karşılarına geçer çay içme imkanım olur ilerde. Şimdilik sabahları ve akşamları mutfak penceresinden izliyorum onları.


Lilyumları yetiştirmek aslında çok kolaymış, aldığım soğanların üzerinde yazanları okumam yeterli geldi ama olur da benim gibi internetten arayıp bilgi bulamayanlar olur diye hem de biraz çiçeklerimi size göstermeye nasıl yetiştirdim anlatayım dedim.



Soğanları nisanın ilk haftası alıp diktim. Diktiğim zaman fotoğraflarıp blogumda yayımlamıştım zaten, bakmak isteyenler buradan bakabilir.

Toprak olarak yine soğanları aldığım yerden çiçekler için hazır toprak aldım. İkisini de bir marketten aldım, özellikle bahar ayında bu tür şeyler sıkça bulunabiliyor artık marketlerde.

Saksının yarıdan fazlasını bu toprakla doldurduktan sonra çiçek soğanını toprağın içinde, açmaya başlamış ucu dışarda kalacak şekilde yerleştirdim. Soğanın üzerini toprakla örttüm. Toprak gevşek kalması gerektiği için elimle hiç bastırıp sıkılaştırmadım.

Diktikten sonra (nisan ayında) camın dışına koydum. Mutfak camım sabahları güneş alıyor. Bu sene soğuklar uzun sürdü ama çiçeğim sürekli dışardaydı. Yağmur çok olduğu için sulamayı toprağın ihtiyacına göre yapıyordum. Şimdi havalar ısındığı için artık hergün suluyorum.

Önce dalı uzadı, sonra uzun ince yaprakları çıkmaya başladı. Belli bir uzunluğa geldikten sonra baş kısmında minik minik bir sürü tomurcuk oluştu.



Bu aşamadan sonra kendisi değil tomurcuklar büyümeye devam etti.







Belli büyüklüğe gelen tomurcuklar kızarmaya başladı. Ve kızaran tomurcuklar çiçek açtı.



İki soğan dikmiştim her soğanın başında 7-8 tomurcuk var. Mayısın son günlerinde açmaya başladı çiçeklerim. Hergün 1-2 tanesi açıyor. Yarısı açtı çiçeklerimin.








Renleri çok güzel bir turuncu. Bu lilyum çok estetik, harika bir çiçek. Zambağa benziyor.




Bu da bizim arada yemek verdiğimiz sokak kedisi. Bu eve ilk taşındığımızdan beri binanın arka bahçesine arada uğrayan, ordan burdan yemek bekleyen bir kedicik. Biz de evde ona uygun şeyler olduğu zaman alt evin bahçesinin bir köşesindeki çatıya atıyoruz o da gelip arada bunlardan nasibini alıyor. Kışları ortadan kaybolur ama havalar ısınınca geri mahallesine döner. Bizi kaç kıştır unutmuyor, mahallesine dönünce uğradığı evlerden biri de bizimki. Oğlum gördüğü zaman meraklı gözlerle izliyor.

29 Mayıs 2009 Cuma

Yemek yaparak para kazanmak ister misiniz?

Bir mail aldım, üretmeyi seven ve çevrelerinin ihtiyaçlarını görüp buna karşılık vermek isteyen iki genç bayandan. Bir ricaları vardı ve ben de severek kabul ettim.

Pınar hanım ve Meltem hanım bahsettiğim bayanların ismi. İstanbul Çekmeköy/Ümraniye 'de ev yemekleri yapıp, çalışan bayanların yemek yapma sıkıntısına destek olabilecek bir mutfak açmaya karar vermişler. İçinde mutfak olan bir dükkan ama hayalleri o kadar büyük ki dükkan bile demek istemiyorlar. Çünkü kalite ve lezzet ilk amaçları.

Bu iki bayan değişik sektörlerde iş sahibi oldukları için asıl işlerini bırakmak istemiyorlar, hem yemek konusunda da iyice ustalaşmış, para kazanmak isteyen ev hanımları ile çalışıp onlara da iş imkanı sağlamak istiyorlar.

Yani işin finanse kısmı onlar tarafından zaten yapılacak. Eğer lezzetli yemekler yapmak sizin için bir zevkse ve bu işten para kazanmak istiyorsanız belki de bu iş tam size göre?

Pötikare Mutfak adını verdikleri bu mutfakta çalışmaya adım atabilmek için irtibata geçebileceğiniz telefon numarası: 0532 717 24 46

26 Mayıs 2009 Salı

Yenidünya kebabı



Gaziantep mutfağına dışarıdan bakıyor olsaydım, sebzelerin yoğurtla pişirilmesi, etin meyve veya farklı sebzelerle birlikte pişirilerek kebabının yapılması bir hayli ilginç gelirdi. Ama tüm bunlar benim mutfağımıza olan hayranlığımı artırıyor. Beklemeyeceğiniz lezzetlerle karşılaşabiliyorsunuz. Peki eski zamanlarda bu şekilde pişirme yöntemlerini nasıl buldular derseniz inanın onu ben de bilmiyorum. Bize şimdilik bu lezzetleri yapmaya devam etmek hatta unutulmaya yüz tutmuş tarifleri deneyip tanıtmak düşüyor.

Çağla aşının tarifini verirken bu sene daha önce denemediğim değişik yöresel lezzetleri denemeyi hedeflediğimi yazmıştım. Yenidünya kebabı da bunlardan biriydi.

Gaziantep dışında muşmula veya malta eriği olarak bilinen meyveye Gaziantep'de Yenidünya adı verilir. Sabırla bu meyvenin çıkma zamanını bekledim. Şimdi tam zamanı! Meyve olarakta sevdiğim için sade yiyeceğim kadarının haricinde bu kebap için de fazladan aldım ve haftasonu deneme boyu olarak az miktarda pişirdim. Aslında mangal üzerinde şişte pişen bir kebap ama ben tepside fırında pişirdim.

Yenidünyanın mayhoş ekşi tadı ile birlikte yenidünya kebabını biz sevdik. Pidenin içine dürüm yapıp yemenizi tavsiye ederim.

Yenidünya Kebabı



Malzemeler:

  • 200 gr. az yağlı kıyma
  • 400 gr. yenidünya*
  • tuz, karabiber,su
Hazırlanması:
  • Kıymaya tuz ve karabiber atıp yoğurun.
  • Yıkanmış yenidünyaların uç kısımlarını bıçakla kesip ortadan ikiye kesin. Çekirdeklerini çıkarın.
  • Etten cevizden küçük parçalar koparıp yuvarlayın, iki parçaya bölünmüş her bir yenidünyanın ortasına bu eti sıkıştırıp dik duracak vaziyette tepsiye sıra sıra dizin (veya kebap şişine geçirin)
  • Tepsinin dibine yarım çay bardağı kadar su koyup 180 derece fırında etler ve yenidünyalar kızarana kadar pişirin.
* Meyveyi alırken olgun ve tatlı olanları tercih etmeyin.

Not: Yeni tarifler zamanı geldikçe denenmeyi bekliyor. Değişik tarifleri düşündükçe heyecanlanıyorum. Umarım siz de okuyup, belki de, denemekten aynı heyecan ve mutluluğu alıyorsunuzdur.

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...