25 Mart 2007 Pazar

Ispanaklı börek


Dikkat! Eğer rejim yapıyorsanız bu tarifi yapmanızı hiç tavsiye etmem! :) Çünkü (hele de sıcakken) çok güzel oluyor. Gerçi ıspanağını daha az koymuş olsam ben daha çok severdim ama bol ıspanaklı seviyorsanız aynen verdiğim şekilde deneyebilirsiniz. Ben ıspanakla birlikte kaşar peyniri kullandım, ıspanakla beyaz peynir de çok güzel oluyor. Veya ıspanakla peynir yerine kıyma da güzel bir birleşim oluyor. Hazır yufka kullanıldığından pratik bir börek... Daha ne olsun? Yanında soğuk bir ayran veya sıcak bir çay tabiki..

Malzemeler:

  • 2 adet yufka
  • 400 gr. ıspanak
  • 1 su bardağı kaşar rendesi
  • 1 soğan
  • 1 çay bardağı süt
  • 1/2 çay bardağı sıvıyağ
  • 2 küçük veya 1 büyük yumurta
  • tuz,karabiber,pulbiber,susam ve çörekotu

Hazırlanması:

  • Soğanları doğrayıp bir tencerede yağla şeffaflaşana kadar kavurun. Üzerine temizlenip elinizle parçaladığınız ıspanakları ilave edip karıştırın. (biliyorsunuz demir bıçaklar yeşilliklerin vitaminini öldürüyor, ben de o yüzden börek için elimle parçalara ayırdım)
  • Ispanaklar suyunu verip tekrar çekene kadar pişirin. Tuzunu, karabiber ve pulbiberini atarak karıştırın ve ocaktan alın
  • Bir kaseye yumurtanın birini kırın, sütü, sıvıyağı da ilave edip karıştırıp sosunu hazırlayın
  • Küçük bir tepsiye yufkanın birini büzüştürerek açın. Üzerine sosun yarısını dökün,ıspanağı ve kaşar rendesini de eşit olarak dağıtın. Üzerine kalan sosu (eğer kullanıyorsanız diğer yumurtayı da kırarak) dökün. Susam ve çörekotu serpip 170C ısıttığınız fırında kızarana kadar pişirin.

24 Mart 2007 Cumartesi

Un kurabiyesi



Bu kurabiye benim bir zamanlar bildiğim yegane pasta ve türevleri tarifiydi. O zamanlar "ben bir tek un kurabiyesi bilirim onu da iyi bilirim" diye dolaşırdım ortalıkta (ikinci en iyi yaptığım da makarna idi, tabi bunlar benim lise dönemlerim). Annem biz küçükken de çok yaparmış bu kurabiyeyi. Tarif hem çok basit ama bir okadar da tuttumak zordu, ah şu aldığı kadar un meselesi yokmuydu, tam şöyle ağızda dağılan kurabiye yapması zor oluyordu ama iyi alışmıştı elim ki güzel yapardım. Ama internet icat oldu mertlik bozuldu hesabı ben evde yaptığım tarifi bir daha dene(ye)mediğim için, yani yeni neler yapsam acaba deyip duruduğum sırada blogların birinde un kurabiyesine nişasta konduğunu gördüm. Daha önce yaptığım nişastalı kurabiyeden biliyordum ki nişasta kurabiyeye güzel bir ağızda dağılmışlık katıyor. Denesem diye aklıma not etmişken annemin "son günlerde yaptığım un kurabiyelerini bir türlü tutturamıyorum Naile" demesi ile ben de fikrimi tazelemiş oldum. Anneme denemek istediğim bir tarif olduğunu söyledim ama yine onun da üzerinden 2 ayrı yerde daha bu tarifi görmem gerekiyormuş ki ancak o zaman girdim mutfağa. Biri Hatice, diğeri ise Oktay usta. Sonuç tabiki çok güzel oldu. Hemen o gün anneme telefon açtım, "kurabiye yaptım anne çaya gelin" diye. Annemlerde yorgun oldukları halde saolsunlar beni kırmadılar. Gelip çayla birlikte kurabiyemi yediler, giderken bir saklama kabına biraz kurabiye ile birlikte (ee hep onlar mı bize yaptıklarından verecekler, biraz da biz verelim) tarifi de yazıp verdim. Şimdi de size vereyim artık değil mi lafı sözü bırakıp :) Un kurabiyesi Malzemeler: (1 tepsi)
  • 1 paket margarin (250 gr.)
  • 1 kahve fincanı sıvı yağ (türk kahvesi fincanı)
  • 3 tepeleme yemek kaşığı pudra şekeri
  • 4 kaşık buğday nişastası
  • 3 bardak un (tarifte aldığı kadar, 4-5 bardak yazıyordu ama 3 bardak yetti bana, yumuşak bir hamur olması gerekiyor ağızda dağılması için)
  • Üzeri için pudra şekeri
Hazırlanması:
  • Margarini buzdolabından çıkarıp oda sıcaklığına gelmesini bekleyin. Hamuru hazırlayacağınız kaba margarini, sıvı yağı, pudra şekerini katıp elinizle iyice yoğurun. Üzerine ununu ilave edip ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edin (unu azar azar katmanızı tavsiye ederim)
  • Hamurdan parçalar koparıp uzun ince şeritler yapıp bir çatalın tersi ile boyuna çizerek şekil verin. Bıçakla verevlemesine keserek azıcık yağla yağlanmış fırın tepsisine dizin. (dilerseniz benim gibi yuvarlaya bilirsiniz, kabartma tozu olmadığından üzerine çok bastırmamanızda fayda var)
  • 150-160C ısıtılmış fırında beyaz kalacak şekilde pişirin (arada alt kısmına bakıp pembeleşmişse piştiğini anlayabilirsiniz)
  • Fırından çıkan kurabiyeleri sıcakken pudra şekerine bulayın veya bir çay süzgecine pudra şekerinden koyarak kurabiyelerin üzerine gezdirin.

18 Mart 2007 Pazar

Ye#20 Isırgan Otu - Yurdumuzun yenilebilir otları


20. "ye" etkinliğinin konusu "Yurdumuzun yenilebilir otları". Bu konuyu duyduğumda doğrusu ne yapabileceğim konusunda pek bir fikrim yoktu. Aklıma sadece aşotu ile buğlama yapmak gelmişti ki eğer pazar günü yetiştirebilseydim onu da yapacaktım. Ama yetişmediği için onu daha sonra yazacağım.

Isırgan otunu bana bir tanıdığım tavsiye etti. Ispanak gibi pişirildiğini söylemişti. Üzerine 20. etkinlikte denk gelince seyyar arabada çeşitli otlar satan amcadan koca bir demek ısırgan otu aldım. Hızımı kesmeden bir iki çeşit daha alacaktım ama evde olmayacağımız günlere denk geldiği için kendimi tuttum.

Bana bahsedilirken romatizması olanların bu bitliyi bacaklarına sürdüğü ve çok güzel bir iltihap söktürücü olduğundan bahsedilmişti. Ama ben internette de bir araştırayım, nelere iyi gelirmiş diye ve gördüm ki çok daha fazla şeye faydalıymış! Çeşitli hastalıklarla birlikte saç dökülmesi ve kepeğe de iyi geliyor. Ve kozmetik ve ilaç sanayisinde de kullanılıyor (ısırganlı şampuanları duymuşsunuzdur).

Ve böylece kendime etkinlik için ısırgan otunu seçip onla ne yapabiliyorsan deneyip etkinliğe katılmaya karar verdim.


Ben çok fazla uzatmamak için faydalarını kısa kesiyorum ama hem faydalarını hem de nerelerde ve nasıl kullanılabileceğini mutlaka www.google.com dan aratarak okumalısınız.

Ben daha çok yazılı olan tariflerden bazılarını deneyip, fotoğraflayarak yorumumla birlikte size sunmak istiyorum.

Isırgan otunun temizlenmesi:


Isırganı yıkamak için eldivene ihtiyacınız var. Isırgan zannedildiği gibi dikenli bir bitki değil ama yapraklarındaki bir sıvı ona değdiğinizde cildimizin yanmasına sebep oluyor. Bunun için toplanırken ve yıkanırken eldiven kullanılıyor. O yakıcılık su ile temas ettikten sonra geçiyor.

Ben lavabonun içine büyük bir süzek koyup ısırganları ona boşalttım, yanıma da büyük bir kaba tuzlu su hazırladım ve tek tek suyun altında yıkadığım ısırganları tuzlu suya attım. Birkaç saat tuzlu suda beklettim ve ondan sonra hepsini birden tekrar sudan geçirip süzeğe alıp suyunu süzdürdüm.

Şimdi isterseniz tariflere geçelim

Isırgan otu salatası



Isırganı yemek için ilk denediğim hali çiğ hali oldu, bunun için ısırgan otlu salata yaptım (ve bence en güzel hali buydu)


2 avuç ısırgan otu (ben uçlardaki yaprakları kullandım, ince dalların haricinde dal kullanmadım)

1 küçük domates

1 küçük taze soğan

1 küçük sivri biber

Arzu ettiğiniz bir peynir (ben tuzlu Antep peyniri kullandım)

Sızma zeytinyağı, limon ve tuz

Kullanacağım ısırganların yapraklarını elimle kopardım, bir tabağa alıp üzerine iri doğradığım domatesleri, çok küçük olmayacak şekilde doğradığım soğan ve sivri biberleri ilave edip üzerine sızma gezdirdim, limon sıktım ve tuz attım. Dilimlediğim peyniri de ekleyip servis ettim.

Not: Ben bu şekilde yaptığım salatayı öğlen çok severek yedikten sonra akşam yemeğine hazırladığım salatanın içine de yeşilliklerle birlikte biraz da ısırgan ekledim. Onda da çok güzel oldu.


Isırgan çayı



En çok tavsiye edilen şekli ise çayının içilmesi. Bir önceki tarifte çiğ olarak sevdiğim için ve bitkisel çaylarla da aram iyi olduğu için çayında da baya ümitliydim ama biraz hüsrana uğradım. Çünkü ne kokusundan ne de tadından hazzetmedim. Tavsiyem tabiî ki denemeniz yönünde, eğer şifa niyetine deyip içebilirseniz ne mutlu size.

Tariflere göre 1 tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırgan yaprağının üzerine bir bardak kaynamış su ilave edilip 5-6 dk. demlendiriliyormuş. Ama ben 4 parmak boyunda 5 parça ısırgana (uç dallarla birlikte yaprakları) 2 su bardağı kaynamış su ilave edip 6-7 dk. demledim. Rengi açık yeşil oluyor.(Eğer kuru ısırgandan çay yapmak isterseniz daha az ısırgan kullanıp daha uzun süre demliyorsunuz). Tadından rahatsız olanlar için ısırganla birlikte nane veya papatya da kullanılabilirmiş. Ben papatya denedim bir faydası olmadı, bir dahaki sefere kuruttuğum ısırganlarla birlikte nane ve yeşil çaylısını deneyeceğim.

Isırgan suyunu saçım için de kullandım. 2 avuç ısırgana (dallarıyla birlikte) 1 lt. kaynar su döküp 10 dk. beklettim. Suyu (gerek var mı bilmiyorum ama) buzdolabında saklıyorum ve birer bardak banyodan önce saçıma döküyorum. Bakalım kepeğe ve saç dökülmesine iyi gelecek mi?

Isırganlı yumurta



Gaziantep’de ısırganın yemeği bu şekilde yapılıyormuş. İşin aslı şu ki ısırgan sıcakla buluştuğu zaman (sıcak su veya sıcak bir tencere) çıkardığı koku biraz itici ama içine yumurta da girince nasıl olmuş acaba diye merakla bu yemeği eşimle birlikte tattık. İlk başta daha az sonuna doğru daha çok sevdim, eşimse yumurta olmasa yenmeyeceği yorumunu yaptı. Ama yiyebilmekte benim için önemli çünkü ben çok çabuk yemekten vazgeçebilen biriyim. Kendimi yemek veya içmek konusunda hiç zorlayamam, direk bırakırım :)

1 avuç ısırgan otu

1 adet yumurta

1 küçük taze soğanın beyazı

Zeytinyağı, tuz

Arzuya göre karabiber ve pulbiber

Tavaya yağı döküp ısıtın, üzerine küçük doğradığınız soğanı ilave edip 1 dk. kadar kavurun. Üzerine doğradığınız ısırganı atıp onu da kısa bir süre çevirin (zaten çok çabuk soluyor). Üzerine yumurtayı kırıp tuzunu attıktan sonra tavanın ağzını kapatıp yumurta dilediğiniz kıvama gelene kadar pişirin. (Dilerseniz karabiber ve pulbiberle tatlandırıp yiyebilirsiniz.)

Kurutulmuş ısırgan



Bu denemelerden sonra ısırgan için yapmak istediğim şey başka otlarla birlikte yemeğini yapmaktı (ısırganlı tariflerde genelde pazı, ebegümeci gibi otlar kullanılıyor). Ama zaman olmadığı için elimde kalan ısırganı daha sonra çayını veya süt ve balla karıştırıp içmek için gölgede kuruttum.


300 gr. Isırgandan (dalları ile birlikte) 40 gr. Isırgan otu çıktı. Dallarını ayıkladıktan sonra 30 gr. Kurutulmuş ısırgan otu kaldı.

Elimdeki son ısırganı da kuruttuktan sonra bir dahaki alışımızda başka otlarla birlikte yemeğini yapmayı düşünüyordum. Fakat alışveriş yaptığımız Cuma pazarında maalesef ne ısırgan otu ne de ebegümeci bulamamış eşim. Pazarcı başka bir semtteki pazarda ısırgan bulabileceğimizi söylemiş söylemesine de gitme imkanımız olmadı. O yüzden Ege bölgesinde yapılan ısırgan otu yemeğini deneyemedim. Belki etkinlikte bu yemeği yapan birileri çıkar veya ben deneyebilirsem daha sonra sizlerle paylaşırım.

20. Etkinlikte daha neler yapılmış görmek isterseniz Asya'nın sitesini ziyaret edebilirsiniz.

5 Mart 2007 Pazartesi

Sevimli İnekler


Cumartesi günü bir pasta yapacamızdan bahsetmiştim. Blogcu arkadaşım Rabia evime konuk oldu. Rabia Bebekli Mutfakların yazarı ve hemşehrim. Aslında Rabia ile tanışalı çok olmadı ama okadar sıcak bir insan ki kısa sürede kaynaştık. Cumartesi gününe kadar sadece internetten görüşüyorduk. Rabia şeker hamuru ile çok güzel pastalar yapıyor, benim de pasta yapmaya olan ilgimi bildiği için kendisindeki hazır şeker hamurunu birlikte pastaya dönüştürmeyi teklif etti. Canım arkadaşım biliyorum ki kendisi de yapsa böyle güzel şeyler yapabilirdi tek başına ki cidden çok maharetli sırf ben de şeker hamuru ile çalışayım diye saolsun kalktı bize geldi. Ama birlikte gördük ki iki kişi bir pastayı yapması çok daha zevkli. Hele modelleme yaparken kendimi kreşte oturup oyun hamuru ile oynayan çocukları gibi hissettim. Hoş sohbet bir şekilde zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.

Oturan ineği Rabia, yatan ineği ben yaptım. Ben biraz uykucu biri olduğumdan bunu ben yapmak istedim, tabi bunu teklif ettiğimde Rabia baya güldü :)



Rabia cumartesi günü çalıştığı için işten çıkıp bize geldi, ben de ona kısır ve profiterol yaptım. Ama maalesef fotoğraflar yok. Üzerlerini tıklayarak tariflere ulaşabilirsiniz. Rabia'da ben merak ediyorum diye kereviz salatası yapıp getirmiş. Çok beğendim, gerçekten çok güzel olmuştu. Ellerine sağlık Rabia.

Arkadaşım bana şeker hamuru ve kendi yaptığı salatayı getirmekle kalmamış iki tane daha hediye getirmiş. Bir terlik ve çok güzel bir kahve fincanı takımı.



Masaya oturup modellerin çıktılarını karşımıza alıp yapmaya başladığımızda (ben biraz da kopye çektim buarada) bu iş gerçekten çok hoşuma gitti. Modelleri elimizle yapması çok zor olmadı, Rabia'nın modelleme hamuru da çok güzeldi ama çiçek kalıbımız olmadığı için çimenler üzerine ellerimizle yaptığımız çiçekler çok muntazam olmadı. Umarım en kısa sürede bu iş için güzel aletler edinebiliriz. Ben tariften ziyade yaptığımız çalışmaların adım adım fotoğraflarını paylaşacağım.



Pastanın keki benim devamlı yaptığım pandispanya, ama bu sefer çikolatalı yaptım. Bu yüzden içine bir kaşık kakao ve 60 gr. kadar eritilmiş küvertür kattım. Krema olarak cream ole kullandım. İçine de fıstık krokan koydum.



Önce modelleri yaptık. Dediğim gibi oturanı Rabia, yatanı ise ben yaptım. Önce beyaz şeker hamuru ile gövdeleri oluşturduk. Sonra ön ve arka bacakları oluşturup gövdeye yedirdik.




Sonra biraz kırmızı ve çok çok az siyah katarak hazırladığımız pembe şeker hamuru ile ön ve arka ayakları ve ağız kısmını yapıp bacaklar ve başa bıçak ucu ile çok az su sürerek yapıştırdık. Ve kafaları yaptık.

İneklerin siyah beneklerini, sarı boynuzlarını, göz ve kuyruklarını da tamamladıktan sonra Rabia yeşille renklendirdiği hazır şeker hamurunu kalınca bir şekilde merdane ile açtı (ince olunca krema ile eriyormuş)

İneklerin siyah beneklerini, sarı boynuzlarını, göz ve kuyruklarını da tamamladıktan sonra Rabia yeşille renklendirdiği hazır şeker hamurunu kalınca bir şekilde merdane ile açtı (ince olunca krema ile eriyormuş)

Sonra modellerimizi pastanın üzerine yerleştirdik

En son pastanın altına küçük toplar yapıp süsledik ve pastanın üzerine papatyalar yaptık. Ama bu son halinin fotoğrafını ben pek beğenmemiştim o yüzden upload etmemiştim. Niyetim pazar günü yeniden fotoğraf çekmekti ama misafirim olduğu için (biraz da dalgınlık sanırım) unuttum. Elimdeki fotoğrafı ekleyeceğim ama evde olduğundan ekleyemiyorum. Artık onunla idare edeceğiz, akşam üstü onu da eklemeye çalışırım.

Bu güzel çalışmayı birlikte yaptığım, Rabia'ya hem çok teşekkür ediyorum hem de tanıştığım için mutluluk duyuyorum. En kısa sürede bunu yenileyebilmek dileği ile..

2 Mart 2007 Cuma

Tahıllı Salata


Geçenlerde Sibel'in sayfasında protein salatası adında bir salata görmüştüm. Çok güzel duruyordu ve ben de evde kuskus ve maş olmadığı halde benzerini yapmak istedim. Yeşil mercimek ve nohut kullanayım dedim ama nohutu biraz fazla kaçırmışım galiba. Aslında Antep'de dürümcülerde hep nohut dürümü satılır. Pide arasına yeşilliklerle birlikte dürüm edilen nohut öğle aralarında çok yeniliyor bizim buralarda. Ama nasıl yapıyorlar bilmiyorum evde yaptıklarımızda aynı tat yok. Sırrını öğrenmek lazım, o şekilde yaptıkları nohuttan konulsa bu salataya çok güzel olurdu. Ama direk normal su ile pişirilmiş nohutun tadı okadar da güzel olmuyor.

Sibel'in tarifine buradan bakabilirsiniz. Bense bunu eldeki malzemelerle şu şekilde uyarladım: Yeşil mercimeği suda pişirdim. Buzluğa kaldırmak için pişirdiğim nohutlardan da bir miktar aldım ve bunların üzerine taze soğan, maydanoz ve yeşil biber doğradım. Limon, tuz, zeytinyağı ve pulbiber ile tatlandırdım. En son tabağın üzerine de konserve mısır ekledim. (Eşim sen de herşeye mısır ekliyorsun diyor. Ben çok seviyorum mısırı. Mısır zamanında hep kaynamış mısır alıyordum şimdi konserve ile idare ediyoruz. Onu da özellikle makarnada çok seviyorum. Makarna harici de pizza, salata, sandviç v.b. neye yakıştırırsam ona ekliyorum)

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...